NALLIHAN TUTKUSU
Vurulmuşum toprağına taşına,
Yerde gezen gökte uçan kuşuna
Baharına, yazına, kara kışına
Çiğdem, kekik kokuna
Tutkuluyum Nallıhan.
Eli kalem, eli kazma, eli kürek tutan,
Yüzü toprak kokan,
Eli nasırlı insanlarına
Çiğdem, kekik kokuna
Tutkuluyum Nallıhan.
Ekin biçtim tarlalarında demet demet,
Kaval çaldım, koyun güttüm yaylalarında,
Pekmeze, çökeleğe bandım ekmeğimi
Çiğdem, kekik kokuna
Tutkuluyum Nallıhan.
Kolumu yastık yaptım düzünde, bayırında,
Kesemde bereket, gönlümde servetim,
Dizimde kuvvet, heybemde katık,
Çiğdem, kekik kokuna
Tutkuluyum Nallıhan.
Ormanlar urban olmuş, yeşil yeşil,
Uzanır kolların nehirler boyu,
Sıcak kucağında saadetim,
Çiğdem, kekik kokuna
Tutkuluyum Nallıhan.
Çocukluğum, gençliğim, heyecanım, gayretim,
Gözümde nur, içimde sevgi,
Doğduğum, doyduğum, konduğum yurt
Çiğdem, kekik kokuna
Tutkuluyum Nallıhan.
Sevgim, inancım, özlemim!
Beşiğimi salladın, sendedir sevdam
Sen gönlümde yatan canım memleketim,
Çiğdem, kekik kokuna
Tutkuluyum Nallıhan.
Seyfettin UYSAL
Nallıhan dedikleri
Pirinçtir yedikleri
Çok hoşuma gidiyor
Le gacım dedikleri
Anonim
NALLIHAN TÜRKÜSÜ
Bahar dört yanında işli sedeften
Mevsim çiçeğinden tüter Nallıhan.
Bahçeler ve bağlar bir yeşil kaftan,
Dalında, dalında tutar Nallıhan.
Her dalda yeniden açmak arzusu,
Her pınar başında hayat veren su,
Bağrından yükselen bir çam kokusu,
Bir ömre büsbütün yeter Nallıhan.
Renklidir derende suyun akışı,
Yeşillik bürür de dağı yokuşu,
Söğütte, iğdede her sabah kuşu,
Adını yad eder, öter Nallıhan.
Bazı bir aşıktan olmaz da farkı,
Mutlu, derdinden dert yanar der ki;
Hayatı anlatan her yanık türkü,
Gün olur bağrına basar, Nallıhan.
A.NUSRET MUTLU
NALLIHAN VE KADIN
Adını Köroğlu’nun atının nalından
Nasuhpaşa’nın hanından
Yada Nallı çayından
Almış yıllar öncesi
Ankara’nın Nallıhan ilçesi
Anadolu’nun binlerce kadınından biri
Ayşe,Fatma yada Huri
Hepsinin kendince vardır bir hikayesi
Rahattır kimisi,kiminin bitmez çilesi
Hayat bu, yaşamın taa kendisi.
Eli öpülesi kadınlar koymuş tarih önüne.
Bacım Sultan yatar Tekke köyünde.
Yok aslında kadın erkek,
Yeter ki sen sevgiyi saygıyı hak et
Geçmişinden ders al,geleceğe ol örnek.
Nallıhan’lı kadının bir başka öğretmeni de
Akdere köyünde,ardıçlar altında Hoşebe
Hoşgörüyü, anlayışı anlatır sürekli bize
Huzur duyarız her gittiğimizde,
Kadına saygıdır bu yüreğimizde.
Adalet Ağaoğlu rehber hala önümüzde
Başarılarıyla, kitaplarıyla hep gündemde
Hakkımız gurur duymak,hatta övünürüz de
Hedefimiz büyük, hedefimiz daha iyiye
Başımız dik,gönlümüz hep güneşle.
Ülkemin kadını,sen Nallıhan’lı kadın
Şöyle dur, bir bak kendine
Dün nasıldın, bugün nasılsın
Yeter ki yüreğini koy,beynini koy ortaya
Güven kendine sen her şeyi başarırsın.
Bugün okuma-yazma kurslarında
Çırpınıyorsam ellisinde-altmışında hala
Açığım ışığa, aşığım uygarlığa
Gençliğin eğitmeni, ülkemin aynasıyım
Atatürk’ün güvendiği Türk anasıyım.
MERYEM BIÇKICI
İŞTE NALLIHAN
Barajlar kentidir güzel NALLIHAN
İlk barajı Sarıyar Hasan Polatkan
Termik santralin adıdır Çayırhan
Enerjinin devamı Gökçekaya’dan
Küçük ama Yenice gelir ardından
İşte bu tarihi yapı KOCAHAN
Adını buradan almış Nallıhan
Burada konaklamış er Köroğlu
Düşmüş bu hana atının nalı
İşte Hoşebe ardıç dolu
Kıvrım kıvrım dokuz dolambaç yolu
Hoşebe yemyeşil ardıç kokulu
Ardıç gölgesinde yatıp uyumalı
Nazlı nazlı akıyor NALLIÇAYI
Güzel bir kız gibi selvi boyu
O zaman ne boru vardı,ne kuyu
Ne kadar da berrak akardı suyu
Hem yıkanır,hem içerdik bu suyu
Bak tarihi NASUHPAŞA CAMİSİ
Yanıp yıkılmış da,yapılmış yenisi
Yazık kalmamış yeşili mavisi
Bir gün gelecek ona ölüsü dirisi
Yunus’un Hocası,TABDUK’un kapusu
İlim ve sevgidir onun dokusu
Yedi yüzyıldır silinmez kokusu
Onlar bu toprağın manevi ordusu
Tekke’de var BACIM SULTAN
Babası’dır O’nun Emrem Sultan
Ziyaret et O’nu,gelsen de yoldan
İşte bu kadar güzeldir NALLIHAN
Nallıhan köyleri seksenbeş pare
Hepsinden akar şırıl şırıl dere
Birinci şartımız,saygıdır misafire
Gel konuk ol,göğsünü gere gere.
Nevzat TÜRKEL
NE GÜZELSİN NALLIHAN
Han Tur Ayhan Turla çıkılır yola
Yenimahalle, Batıkent, Eryaman, Sincan
Sonra Ayaş’ta verirsin mola
Beypazarı derken süzülürsün yola
Sabırsızım seni görmek için NALLIHAN
Toz bulutları arasında inersin Çayırhan’a
Sonra varırsın Nallıhan’a
Tepe aşağı usul usul inersin
Ürkek ürkek bakarsın sağa sola
Ne de güzelmişsin NALLIHAN
Gidip görürsün Nallıhan’ı
Dağlarla çevrili dört bir yanı
Sıcaktır insanların kanı
Meyvesi boldur çekiyor insanın canı
Ne şirinmişsin NALLIHAN
Meşhurdur cevizi elması
Doyumsuzdur sulu armudu
Bağı iremdir her köşesi
Gördükçe artıyor insanın neşesi
Ne bereketlisin NALLIHAN
Güzeldir ayvası sapsarı
Yedikçe yersin sulu narı
Erken gelir Bolu’dan beyaz karı
Kış olunca oynarsın baş barı
Görülmeye değersin NALLIHAN
Yükselir göklere kırmızı dağları
Doludur her tarafı meyve bağları
Ana gibidir verir meyveyi
Doyurur tüm insanı
Ne bolsun NALLIHAN
Hazan mevsimi dökülür yapraklar
Kuşlar daireler çizerek uçuşurlar
Kara kargalar müjdeler kışı
Sonra beyaz karla gelin gibi örtünür
Sonbahar ve kışta da güzelsin NALLIHAN
İnce uzundur çabuk biter yolu
Yakın komşudur şirin Bolu
Sabah akşam açıktır Ankara’ya yolu
Eskiden buradan geçerdi ipek yolu
Gururlusun NALLIHAN
Ara sıra pencereden bakarsın etrafa
Rüzgar bütün haşmetiyle eser vın vın
Siper gibi korunur kırmızı dağlarla
Övünür insanları bahçe bağlarla
Dağlar sana siper şanslısın NALLIHAN
Muhteşemdir öğretmen evi
Hoş sohbettir konuk severliği
Kucak açar tüm insanlara
Yemeği, çayı kahve ikramıyla
Misafir perversin NALLIHAN
Halk Eğitimde kurulmuş
Dokuma tezgahların
Kınalı ellerle dokunur ipek halıların
Barajda oynar balıkların
Dokumacılıkta da güzelsin NALLIHAN
Çalışkandır Kaymakamı
Yayılmış her yana namı
Kimsenin kalmamış kederi gamı
Tertemiz olmuş ilçenin dört bir yanı
Pırıl pırılsın NALLIHAN
Gökhan GÜNEY-Emekli Öğretmen
DÜN BU GÜN
Bizim çocukluğumuzda
Televizyon gelmemişti evimize daha
Onun için belkide
Dünyayı bizim köyden,
bizim yayladan
Ve
Köyden yaylaya göç ederken
İçinden geçtiğimiz yerlerden
İbaret sanırdık
Öylesine telaşsız öylesine sakin
Bir dünyamız vardı
Kim bilir bu sakinliğim
Belki o günlerden yadigar
Bütün köyün eşyasını yüklenmiş
Ağır ağır kıvrıla kıvrıla
Çıkarken hacıoğlan yokuşunu
İsmil Kahya’nın kamyonu
Kuşlar gibi eşyaların üzerine
Konup oradan seyrederdik dünyayı
Bizim dünyamızı
Bütün çocuklar için oyun aynı,oyuncak aynı
Kozalaklar koyunumuz,kuzumuz
Kırık kiremitler yedi kulemiz
Karpuz kabuğu kamyonumuz,arabamız
Toprağa serilmiş taşlar bile oyun alanımız
İşte bu yüzden belki de bilmem kıskanmayı
Ninemin ekmeğime sürdüğü kaymağı
Sıyırıp verirdim, gancurdak yağlansın diye
Kim bilir bu yüzden belki de
Hala dağıtırım elimdekini
Güneşle kalkardım taa altı yaşımda
Koyun sağmaya giderdim
Küçük adımlarla ninemin ardında
İşte bu yüzden belki de uykusuzluğum
Buz gibi yayla suyunda
Peynir,yoğurt süzeğinin artıklarına
Gelecek balıkları yakalamak için
Uğraştığımız saatler…
Kim bilir bu yüzden belki de
Sınırı yok sabrımın
Tek gözlü yayla evinin genişliğinde
Algıladık dünyayı
İdare ışığında aydınlandık
İşte bu yüzden belki de
Hasretliğim ışıl ışıl aydınlığa
Bizim çocukluğumuzda dedim ya
Yoktu evimizde televizyon
Kim bilir belki de bu yüzden
Bahçesinde havuzu olan
Villa hayalim olmadı hiçbir zaman
Çerçiden şeker,sakız,bisküvi
Alabilmekti en önemli olan
İşte bu yüzden belki de
Ufacık şeylere büyük
Büyük mutluluklar sığdırmam.
Meryem BIÇKICI
|